Dipl.-Psych. Betül BALTACI
Uzman Klinik Psikolog / Psikoterapist

Çocuklarda takıntı...

Takıntılar günümüzde çok yaygın olmakla birlikte hayatımızı olumsuz yönde etkilerler. Toplumun yaklaşık %2-3’ünde görülen bir rahatsızlıktır, fakat fark edilmesi ne yazık ki her zaman kolay değildir. Ortalama başlangıç yaşı 20 olmasına rağmen son dönemlerde bu rahatsızlık çocuklarda da sıkça görülmektedir.

Peki, takıntı nedir?

Takıntılar kişide korku ve endişeye yol açan, istenmeden gelen düşünceler, dürtüler ya da duygulardır. Bu düşüncelere eşlik eden ise korkuyu ve endişeyi azaltmak için tasarlanan davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir.

Takıntıların farklı belirtileri vardır bunlardan en sık görülen bulaşma korkusu, eşlik eden davranış ise yıkanmadır. Bu kişiler kirden, hastalıktan ve mikroplardan korkarlar ve sürekli olarak ellerini yıkarlar.

Bir diğer belirti ise kuşkudur. Sık sık kapıyı, ya da ocağı kontrol etme, tekrar tekrar kapıdan dönme ya da bir durumu denetleme de buna bağlı olan davranıştır.

Takıntıların çok yaygın olan bir başka belirtisi ise zihne gelip yerleşen düşüncelerdir, bunlar çoğunlukla saldırgan ya da cinsellik nitelikli olabilir.

Bir diğeri ise simetri gereksinmesidir. Bunlar etraftaki düzgün olmayan her şeyi düzeltme eğilimlerinde bulunan, askıların aynı yöne bakması için çaba gösteren, yarım kalan bir karo veya çizim gördüklerinde tamamlamak için kendini zor tutan kişilerdir.

Çocuklarda hangisi daha sık görülmektedir?

Çocuklarımızın takıntılı olup olmadığını anlamak için onları günlük yaşamlarında takip etmek gerekir. Elbette dışarıdan geldiklerinde, yemeğe oturmadan önce ellerini yıkamaları kadar doğal ve doğru bir hareket yoktur, fakat bu durum gün aşırı sık sık tekrar ediliyorsa, biraz daha temkinli yaklaşmakta yarar vardır. Örneğin "ellerin temiz zaten“ ya da „ellerini yeni yıkamıştık“, gibi bir davranış sergilersek, çocuğumuzun bilinçaltına yerleşmiş olduğu ‘ellerim kirli, hastalık veya mikrop bulaşabilir’ korkusu bir nebze hafiflemiş olacaktır.

Bir başka belirti de, çocuklarımızın kuşkucu ve endişeli yaklaşımları olabilir. Bu çocuklar aile fertlerinin başlarına kötü bir şey gelmesinden endişe ederler. Bu durumda daha sakin ve ılımlı bir davranış çocuğunuzun sakinleşmesine ve korkularının azalmasına yardımcı olacaktır.

Bunun yanı sıra, çocuğunuzun düzenli olması elbette çok takdir edilecek bir durum olabilir ama bunun da aşırıya kaçmamasına özen göstermeliyiz. Aşırıya kaçan oda düzenlemeleri, sürekli tekrar düzelteyim mantığıyla dağıtılan bir dolap, aynı renkleri ardı ardına dizme talepleri, sayma ve dokunma ritüelleri, ya da size anlamsız gelen ritüeller, örneğin evden çıkmadan önce defalarca odayı kontrol etme gibi durumlarda artık takıntılar çocuğunuzun hayatını zorlaştırmaya başlamış anlamına gelebilir.

Bunun yanı sıra, çocuğunuz ödevlerinde çok fazla zaman harcıyorsa, daha güzel ve daha iyi yapma arzusuyla sıkça silerek defalarca tekrar, tekrar yazıyorsa, evdeki sabun, ıslak mendil ve tuvalet kâğıtları çabuk tükeniyorsa, artık bir uzmana danışma vakti gelmiştir.

Bu durumda ne yapmalı?

Öncelikle sakin ve anlayışlı davranılmalı. Tedavisinin olduğunu bilmek önce ebeveynleri rahatlatacak, başvuracağınız bir uzman klinik psikolog tarafından başlatılacak davranışçı terapi de bir hayli yardımcı olacaktır. Takıntılar çoğunlukla ilaç tedavisini de beraberinde getirir. Bunun için de hem psikolog hem de bir psikiyatristin birlikte çalışması, tedavinin olumlu gidişi açısından daha verimli olacaktır.

Bunun uzun bir süreç gerektirdiğini unutmayıp sabırlı ve istikrarlı bir şekilde devam edildiğinde çocuğunuzdaki sıkıntıların hafiflemiş olduğunu ve onun hayattan tekrar lezzet aldığını görmeniz, tedaviye başlayarak ne kadar doğru bir karar verdiğinizin ispatı olacaktır.